6 Mayıs 2025 Salı

Aşırı Terleme Ergenleri de Etkiliyor: Cerrahi Tedavi Çözüm Olabilir mi?

Ellerde, yüz bölgesinde ve koltuk altlarında görülen aşırı terleme yalnızca yetişkinleri değil, ergenlik çağındaki bireyleri de etkiliyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle genç yaş grubunda özgüveni zedelerken, sosyal hayata katılımı da ciddi şekilde sınırlayabiliyor.
Vücut ısısını dengeleme amacıyla gerçekleşen terleme, bazı bireylerde aşırı seviyelere ulaşabiliyor. "Hiperhidrozis" olarak adlandırılan bu durum, özellikle yaz aylarında yaşam konforunu oldukça azaltıyor. Ellerde, koltuk altlarında ve yüzde meydana gelen yoğun terleme, sosyal ilişkileri sekteye uğratabiliyor. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, bu tür vakalarda cerrahi müdahaleyle başarılı sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Aşırı terlemenin yalnızca erişkinlere özgü bir problem olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, "Ergenlik çağında görülen hiperhidrozis, bireyin okul başarısından sosyal ilişkilerine kadar birçok alanı olumsuz etkileyebilir. Ellerdeki terleme o kadar yoğundur ki yazılı sınav kağıtlarını ıslatabilir, çocuklar el sıkışmaktan kaçınır, ellerini ceplerinde tutarak gizlemeye çalışırlar. Bu durum, ruhsal olarak yıpratıcı olabilir. Ergenlikte ortaya çıkan terleme, genellikle koltuk altı ve ellerde yoğunlaşır. El terlemesi doğumdan kısa süre sonra, koltuk altı terlemesi ise çoğunlukla ergenlik sonrası başlar. Bu nedenle belirtilerin ciddiye alınması ve uygun tedavi planlamalarının yapılması gerekir.” Dedi. Cerrahi Müdahale Ne Zaman Gündeme Geliyor? Cerrahi yöntemin kalıcı çözüm olabileceğini belirten Prof. Dr. Demirhan, “Cerrahi tedavi, genellikle 14 yaş üzeri bireylerde tercih ediliyor. Ancak bazı özel durumlarda daha erken yaşlarda da değerlendirilebiliyor. Bu karar ise vaka bazında, kişiye özel olarak veriliyor. Bu yöntemle el, koltuk altı ve yüzdeki terlemeyi büyük ölçüde ortadan kaldırıyoruz” dedi. Tedavi Öncesi Detaylı Değerlendirme Şart Aşırı terleme her zaman bir hastalığın belirtisi olmadığını ancak altta yatan nedenlerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, “Hastaların öncelikle endokrinoloji uzmanı tarafından muayene edilmesi, tiroid fonksiyonlarının ve bazı metabolik değerlerin incelenmesi önemli. Tiroid bezinin fazla çalışması da terlemeyi artırabilir. Bu nedenle multidisipliner bir yaklaşım şart” ifadelerini kullandı. Ameliyat Kalıcı Ama Herkes İçin Uygun Değil Aşırı terleme tedavisinde kremlerden botoksa kadar pek çok yöntem bulunuyor. Ancak bu çözümler genellikle geçici. Kalıcı çözüm isteyenler için cerrahi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Operasyon, göğüs kafesinin içinden geçen sempatik sinirlerin küçük kesilerle iptal edilmesi prensibine dayanıyor. Ancak cerrahi girişimin de bazı riskleri bulunuyor. "Operasyon deneyimli bir ekip tarafından yapılmalı, çünkü göz sinirleri gibi hayati alanlara yakın bölgelerde çalışıyoruz. Yanlış bir müdahale göz kapağı düşüklüğü gibi komplikasyonlara yol açabilir" diyen Prof. Dr. Demirhan, operasyon sonrası nadiren de olsa başka vücut bölgelerinde terleme artışı (kompansatuar terleme) yaşanabileceğini vurguladı.

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Cihan Kılıç Aydın: "Çeviri Sektörüne Oda Şart”

Eylül Çeviri ve Çeviri Sepeti kurucusu Cihan Kılıç Aydın, çeviri sektörünün karşılaştığı yapısal sorunlara dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Sektörün, diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi bir oda yapılanmasına sahip olması gerektiğini vurgulayan Aydın, mevcut derneklerin yeterli düzeyde olmadığını ve akredite edilmediğini ifade etti.
Aydın, çeviri büroları ve tercümanların da tıpkı muhasebeciler veya mimarlar gibi kayıtlı ve standartları belirlenmiş bir meslek odasına bağlı olması gerektiğini söyledi. "Bizler de vergi ödeyen, kayıt altında çalışan kuruluşlarız. Ancak bünyemizde çalışan tercümanların çoğu serbest meslek makbuzuna sahip değil. Bir odamız olmadığı için ciddi problemler yaşıyoruz," dedi. Mevcut sistemin 1920'li yıllardan kalma yasalarla yönetildiğine dikkat çeken Aydın, "Adalet Bakanlığı nezdinde yapılacak sınavlarla ve ÖSYM gibi kurumlarla süreç yönetilmeli. Nasıl doktorlar TUS sınavı sonrası belge alıyor, avukatlar staj sonrası yetkilendiriliyorsa, bizler de meslek odası çatısı altında benzer bir sistem kurmalıyız," diye konuştu. Çeviri Sektörünün Ülke Ekonomisine Katkısı Büyük Çeviri sektörünün ülke ekonomisine önemli katkı sağladığını belirten Aydın, bu katkının yaklaşık yüzde 4 seviyesinde olduğunu dile getirdi. "Bu oran azımsanacak bir rakam değil. Türkiye hizmet sektörüyle öne çıkan bir ülke ve çeviri; sağlık turizminden tekstile, mühendislikten ticarete kadar birçok alanda vazgeçilmez bir hizmet," ifadelerini kullandı. Sektörün önemine vurgu yapan Cihan Kılıç Aydın, "Dil olmazsa olmazımız. Bir gün herkesin işi çeviriye düşer," diyerek çevirinin hayatın her alanında kritik bir rol üstlendiğini hatırlattı. Tercümanlık Karlı Bir Meslek mi? Tercümanlık mesleğinin kârlılığına da değinen Aydın, "Dil tarih boyunca kârlı bir alan olmuştur ve olmaya devam edecektir," dedi. Ancak kazancın beklentilere göre değiştiğini ifade ederek, "Standardın üzerinde kazanç hedefleyenler için, kaliteli bir çeviri yapılabiliyorsa, tercümanlık kesinlikle kârlı bir iş kolu," değerlendirmesinde bulundu.

20 Nisan 2025 Pazar

Temiz Gıda nedir? Temiz gıda nasıl seçilir?

Şifa Köyü Kurucusu Merve Tüfekçi Emre, temiz gıdaya ulaşmanın yollarını anlatarak tüketicilere önemli uyarılarda bulundu. Dışı parlak ve canlı görünen meyve-sebzelerin içinde, sistemik tarım ilaçlarının kalabileceğine dikkat çekti.
Temiz gıdaya dikkat çeken Şifa Köyü Kurucusu Merve Tüfekçi Emre, modern tarımın görünmeyen risklerine karşı tüketicileri uyararak, "Gerçek gıda için yalnızca organik etiketine değil, üretim yöntemine de bakın." Dedi. Karbonatla Yıkamak Yetmez Merve Tüfekçi Emre, "Karbonatla yıkamak yalnızca yüzeydeki kalıntıları azaltır. Ancak sistemik pestisitler bitkinin içine işler, bu yüzden yıkamak çözüm değildir" diyerek gerçek gıdaya ulaşmak için üretim sürecinin şeffaf olması gerektiğini vurguladı. Organik Ötesi Üretim Modeli Şifa Köyü’nde sadece organik üretim değil, ‘organik ötesi’ bir model uyguladıklarını belirten Merve Tüfekçi Emre, "Biz ilaçsız toprak, has tohum ve mevsiminde üretim prensibiyle çalışıyoruz. Organik tarımda bile izin verilen bazı ilaçları kullanmıyoruz" ifadelerini kullandı. Mevsiminde Üretim ve Hasat Şu anda Şifa Köyü'nde, doğanın ritmine uygun olarak ıspanak, kırmızı pancar, pazı, bakla, bezelye, araka, taze soğan, sarımsak gibi sebzeler ile kıvırcık, kale, kişniş, maydanoz, tere, roka, fındık turp ve rezene gibi yeşilliklerin yetiştirildiğini belirten Tüfekçi Emre, tüketicilerin doğaya kulak vererek mevsiminde ürün tüketmelerinin önemine işaret etti. Doğru Bildiğimiz Yanlışlar Merve Tüfekçi Emre, toplumda yaygın olan bazı yanlış inançlara da değindi: "Karbonatla yıkarım, geçer." Hayır, sistemik pestisitler yıkanmaz. "Organik etiketli her şey güvenlidir." Her etiket tam güven vermez. "Market ürünleri ilaçsızdır." Uzun raf ömrü katkı maddeleriyle sağlanır. Çözüm: Üreticiyi Tanımak ve Gıdanın Hikâyesini Sorgulamak Merve Tüfekçi Emre, temiz gıdaya ulaşmanın en güvenilir yolunun üreticiyi tanımaktan geçtiğini vurgulayarak, "Gıdanızın hikâyesini sorun, mümkünse analizini yaptırın. Ya da bizim gibi köylerde üretime ortak olun ve güvenle paylaşın. Toprakla aramızı iyileştirmek zorundayız. Çünkü toprak, hepimizin ilk ve son evidir." Dedi.

5 Ocak 2025 Pazar

Kalp ameliyatı olanlara uzmanından hayati sigara uyarısı…

Uzmanı uyardı! Herhangi bir kalp ameliyatı geçirmiş, stent ya da balon uygulaması yapılmış kalp hastalarının sigaraya yeniden başlaması hayati risk oluşturuyor.
Sigaranın içinde bulunan kimyasal ve zehirli maddelerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri saymakla bitmiyor. Uzmanlar özellikle kalp ameliyatı olmuş kişilere ciddi uyarılarda bulunuyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, kalp rahatsızlığı nedeni ile tedavi görmüş hastalara önemli uyarılarda bulunarak, “Herhangi bir kalp ve damar işlemi geçirmiş, stent, balon gibi uygulamalar yapılmış ya da ameliyat geçirmiş hastaların bu uyarıyı dikkate almalarını istiyorum. Bu hastalar ameliyat sonrası dönemi atlattıktan sonra genelde rahatlamış oluyorlar. Kendilerini rahat hissettikleri için de eski alışkanlıklarına dönebileceklerini düşünüyorlar. Özellikle sigaraya yeninden başlamaları hastalığın yeniden ve daha ciddi bir şekilde nüks etmesinin yanı sıra hayati risk de oluşturabiliyor” dedi. Sigara doku harabiyetini artırıyor. Kalp ve damar hastalarının sigarayı mutlaka hayatlarından çıkarmaları gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ünal Aydın, “Kalp ve damar rahatsızlıklarında sigara önemli bir negatif etkendir. Kalp ve damar hastalığının artışına, ilerlemesine neden olmakta ve dokularda ciddi bir harabiyet yaratmaktadır. Dolayısıyla hastaların sigarayı mutlaka yaşamlarından çıkarmaları gerekmektedir. Biz genelde kalp ve damar rahatsızlığı çok ilerlemiş hastaların stent, balon, anjiyo ya da ameliyattan sonra sigarayı yüzde 99 bıraktıklarını görmekteyiz. Bu kişiler İyileşene kadar bu sigarasız döneme devam etmektedirler. Ancak işlemler başarılı olmuş hasta rahat ve normal yaşamına döndükten sonra sigaraya yeniden meyledebiliyor. Dolayısıyla bu yeniden sigaraya başlama dönemi normal bir hastanın, normal bir popülasyonun sigara içmesi gibi değildir. Bu hastaların damarlarına işlem yapılmış oluyor, ameliyat olmuş dokularda belli bir reaksiyon oluyor ve bu dokular sigaraya yeninden başlanması ile tahribatı artırmaktadır. Zaten işlem yapıldığı için altta yatan bir plak, altta yatan bir nekroz olduğu için problemli bir damarda damarın ikinci kez sigarayla tahribatı oradaki yangını, alevi artırmaktadır. Buna bağlı olarak da hastanın işlem sonrası uzaması planlanan sağlıklı ve konforlu dönemi tam tersine kısalmaktadır” şeklinde konuştu. Sigara tamamen bırakıldığında damar daha uzun süre açık kalabiliyor. İşlem yapılmış damarların uzun süre açık kalmasının sigaranın tamamen bırakılması ile mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ünal Aydın sözlerine şöyle devam etti. “Bu hastaların ameliyat sonrasında sigarayı tamamen bırakması hem genel vücut sağlıkları hem de kalp ve damar sağlıkları için çok önemlidir. İşlem yapılan bölgenin ve işlem yapılan damarın uzun vadede sağlıklı kalmasına çok büyük katkısı olmaktadır. Bu hastalara en büyük önerimiz en önemli önerimiz sigarasız dönemi tüm ömürlerine yaymalarıdır. Dokunun sağlığa ulaştırılmış olması, damarların normal akıma ulaştırılmış olması; damarların ve kalbin bu süreci sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde devam ettirmelerine yardımcı olacaktır. Aksi halde burada hem akım, hem doku kanlanması tekrar bozulacak ve öncekinden daha fazla doku tahribatına neden olacağı için hastalık daha ilerlemiş bir şekilde kendini tekrarlayacaktır. Hastanın uzun vadede sağlığı için ve dokularının sağlığı için, yapılan işlemlerin uzun vadede başarısı için mutlaka sigarasız dönemi tüm hayatına yaymalı ve sigarayı bırakmalıdır.

2 Aralık 2024 Pazartesi

Robotik Cerrahi ile kalp hastaları daha hızlı iyileşiyor…

Son yıllarda teknolojinin de gelişmesi ile kalp ameliyatlarında uygulanan Robotik Kalp Cerrahisi, çok başarılı sonuçlar veriyor. Yaş sınırı olmaksınız tüm uygun hastalarda uygulanabilen yöntemle, hastalar sosyal yaşamlarına çok hızlı bir şekilde dönüş sağlayabiliyor.
Robotik Kalp Cerrahisinin inceliklerini anlatan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, ”Robotik kalp cerrahisi, robotik enstrümanların cerrah tarafından kontrol edilerek yapılan kalp cerrahisi yöntemidir. Buradaki esas mesele kalbe insan elinin veya enstrümanların girmediği, yalnızca küçük deliklerden robot kollarının girdiği ve bu kolların da cerrah tarafından kontrol edildiği, bu şekilde de ameliyatın yapıldığı bir yöntemdir. Robotu cerrah çeşitli kollar aracılığıyla yönlendirir. Böylece robot kalbin içerisinde yerleştirildiği bölgede, hangi ameliyatın yapılması gerekiyorsa (kapak, kalpteki deliklerin kapatılması, damarların hazırlanması) o işlemi yerine getirir. Robot kolları buna göre uygun şekilde cerrah tarafından yönlendirilerek işlem yapılır. Bu ameliyatın bize getirisi; küçük kesilerden büyük ameliyatların yapılmasıdır. Dolayısıyla kan kaybının, cilt deformasyonunun azaltılması ve hastanın ameliyat sonrası solunum fonksiyonlarının ve yaşam konforunun yükseltilmesi sağlanmaktadır. Bu hedefler doğrultusunda robotik kalp cerrahisi efektif bir şekilde kullanılabilir ve hastalar bu işlemlerden sonra başarılı sonuçlarla normal hayatlarına etkili ve hızlı bir şekilde dönebilir.” dedi. Robotik kalp cerrahisi sonrası sosyal yaşama dönüş hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Robotik Kalp Cerrahisinin avantajlarına değinen Prof. Dr. Ünal Aydın, “Robotik Kalp Cerrahisinde kesiler küçük olduğu için ve ana göğüs kemiği kesilmediği için, hastalar normal vücut fonksiyonlarını rahatlıkla yerlerine getirebilmektedirler. Dönme hareketi, ayağa kalkma, yürüme, yatak içerisinde sağa sola dönme, araç kullanma, ayakkabı bağlama gibi faaliyetlerini rahatlıkla yerine getirebilmektedirler. Hatta hastalar yük taşıma konusunda da bir sıkıntı yaşamazlar. Öte yandan hastaların performansları kısa zamanda yerine gelebilmektedir. Bu ameliyatlarda sadece kesilerin küçük olması değil, aynı zamanda küçük kesilerden ötürü kan kaybının az olması, kemik kesisinin olmaması itibariyle de göğüs stabilitesinin, göğüs anatomik pozisyonunun korunmasının çok olumlu etkisi vardır. Dolayısıyla hastalar hem kozmetik açıdan daha verimli bir ameliyat süreci geçiriyorlar hem de performans anlamında yine yüksek kapasiteyle ameliyatı bitirip normal hayatlarına dönebiliyorlar.” şeklinde konuştu. Robotik kalp cerrahisi hangi ameliyatlarda kullanılabilir? Prof. Dr. Ünal Aydın Robotik Kalp Cerrahisi ile ilgili verdiği bilgilere şu sözlerle devam etti. “Robotik yöntemle tüm kapak operasyonları yapılabilir. Kapakların değişimi, kapakların tamiri rahatlıkla yapılabilir ve efektif bir şekilde bu işlemler gerçekleştirilebilir. Bypass ameliyatlarında damarların hazırlanması, gerektiğinde damarların birbirlerine anastomoz edilmesi ve tüm bypass işlemleri gerektiğinde robotla yapılabilir. Kalpteki doğumsal deliklerin kapatılması, aynı zamanda anormal damar yerleşimlerinin bir kısmının yine robotla yapılabilmektedir. Bunun dışında kalp içerisinde yerleşmiş kitleler olduğunda bu kitlelerin çıkarımı da yine robotla etkili bir şekilde yapılabilmektedir. Bu operasyonlar bize geniş bir operasyon spektrumu sunmaktadır. Dediğim gibi, bu spektrum içerisinde de cerrahi ekibin tecrübesi, teknolojik donanım ve hastanın anatomik ve hemodinamik uygunlukları itibariyle değerlendirmeler yapılır. Dolayısıyla uygun hastada işlemler başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Robotik Kalp Ameliyatlarında ameliyat süresi nedir? Ameliyat süresi aslında standart ameliyat süresi kadardır. Yani ortalama bir ameliyat, anestezi hastayı teslim ettikten sonra sürdüğü gibi, 3 - 4 saat gibi bir sürede bitirilmektedir. Ama çoklu operasyonlar olabilir. Bu çoklu operasyonlarda da süre artabilir. Ama standart ameliyat süresini yine de aşmamaktadır. Fast track protokol yani hastayı hızlı uyandırma ve aktive etme yöntemi de uygulanabilir. Bu yöntem yüksek performanslı hastada başarılı bir ameliyatı takiben ameliyathaneden hiç çıkmadan solunum cihazından ayrılmakta, uyandırılmaktadır. Takiben yoğun bakıma uyanık olarak alınmakta ve 2 – 3’üncü saatte de yürütülmektedir. Dolayısıyla ilk 24 saati beklemeden hasta 5 - 6 saat içerisinde ayakta olabilmektedir. Bu fast track protokolünün uygulanması için hem anestezi doktorunun ve anestezi ekibinin hem de cerrahi ekibinin işbirliği halinde olması gerekmektedir. Bu yöntemle hasta 5 - 6 saat içerisinde yürür hale gelmektedir. Bu protokolün uygulandığı hastalar 2 - 3 gün içerisinde taburcu olma seviyesine gelebilir. Ancak normal konvensiyonel yöntemle ameliyatın birinci günü uyanmış, yine faaliyetleri - fonksiyonları hızlı bir şekilde fizyoterapi aracılığıyla yerine getirilmişse, hasta dördüncü günde de taburcu olabilir. Robotik Kalp Cerrahisi ileri yaş hastalara da uygulanabilir. Bu konuda insanın ilk aklına gelen, “Acaba yaş bir sınır mıdır?” sorusu oluyor. İleri yaşlı hastalarda yapılır mı, yapılmaz mı konusunu merak ediyorlar. Robotik Kalp Cerrahisinde yaş bir sınır değildir. Hatta bizim 15 - 14 yaşında hastalarımız olduğu gibi 70 - 80 yaşında hastalarımız da oluyor. Yaş bir sınır değildir. Ama sınır olan bazı şeyler vardır. Eğer doğumsal anomalilerle karşılaşmışsak, anatomik olarak bu anomaliler bizim kollarımızı oraya yerleştirmemize engel oluyorsa ya da ameliyata hiç başlamadan tomografiyle ya da direkt bakış açısıyla ciddi yapışıklıklar görmüşsek, akciğerlerle ilgili problemler görmüşsek, robotik kolları yerleştirmesine göğüs boşluğu izin vermiyorsa bu koşullarda robotik cerrahi yapılmayabilir. Hasta sadece bir ya da iki konu üzerinden değil, bütün olarak değerlendirilir. Robotik kalp cerrahisi ile ilgili parametreler açısından süzgeçten geçirilir ve bu konuda karar verilir. Ama ön yargı olarak yaşın olması, çeşitli kronik hastalıkların olması herhangi bir şekilde robotik kalp cerrahisi için engel değildir. Cerrahi ekip hastayı çok yönlü değerlendirir ve de ona göre kararını verir.

27 Kasım 2024 Çarşamba

Kış aylarında Bronşektazi hastaları daha dikkatli olmalı!

Tekrarlayan soğuk algınlığı, iltihaplı, kanlı ve kötü kokulu balgam, nefes darlığı, çomaklaşmış parmaklar Bronşektazinin başlıca belirtileridir. Uzmanlar kış aylarında Bronşektazi hastalarını daha dikkatli olunması konusunda uyarıyor. Peki hangi önlemleri almak gerekir, koruyucu tedbirler neler? Prof. Dr. Özkan Demirhan anlattı.
Bronşektazinin oluşum nedenlerini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hava yollarımızın (akciğerlerimize doğru ağaç dalları gibi dallanan solunum sistemimizin) hasar görmesi ve genişlemesi ile oluşan akciğer rahatsızlığıdır. Hasarlı hava yolları, akciğerlerde biriken sekresyonu (mukusu) temizleyemez. Bu durumda bakteriler ve virüs gibi enfeksiyon ajanları bu sekresyonun içinde çoğalır ve akciğerlerimizde daha fazla iltihaplanmaya ve hasara neden olur. İşte bu durumda akciğer içinde genişleyen ve hasar gören yapıya Bronşektazi denir. Bronşektazi, hava yolu hasarının iki aşaması nedeniyle oluşur. İlk aşamada hasar veya instrüksiyon, akciğerleri etkileyen bir enfeksiyon, inflamatuar bozukluk veya başka bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Bronşektazili hastaların yaklaşık yüzde 40’ı kadarında ilk nedeni bilmez. Bu inflamasyonu takiben, akciğerlerimize daha fazla hasar veren iltihaplanma ve tekrarlayan enfeksiyonlar geçirme olasılığımız artar ve bundan sonra akciğerimizde bir kısır döngü oluşur.” Dedi. Bronşektazinin belirtileri nelerdir? Bronşektazinin belirtilerini sıralayan Demirhan, “Bol miktarda balgam çıkarma ve iltihaplı (İrinli) öksürük. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve soğuk algınlığı. Kötü kokulu balgam. Nefes darlığı (dispne). Hırıltı – Kanlı balgam (hemoptizi). Tırnakları kıvrık şişmiş parmak uçları (çomaklaşması). Belirtilerin o kadar kötü olmadığı zaman dilimleri olabilir ve ardından belirtiler kötüleştiği için bir alevlenme yaşayabilir hastalar. Alevlenme belirtileri ise şunlardır: Aşırı yorgunluk (bitkinlik). Ateş, titreme. Artan nefes darlığı. Gece terlemeleri. Küçük çocuklarda gelişme geriliği gibi belilerdir. Bronşektazinin ilk hasarını başlatan bazı özel nedenler şunlardır: Kistik fibrozis (ABD’de ve batı ülkelerinde en sık neden). Mikobakteriyel enfeksiyonlar, MAC enfeksiyonları veya tüberküloz (TB) gibi (Dünya çapında en sık neden). Romatoid artrit (RA), inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD), lupus (SLE) ve Sjögren sendromu gibi otoimmün veya inflamatuar bozukluklar. Hava yollarını tıkayan ve mukus temizliğini engelleyen yabancı cisimler, tümörler veya lenf düğümleri. Bağışıklığı azaltan ve enfeksiyon riskini artıran durumlar (HIV ve hipogamaglobulinemi gibi). Primer siliyer diskinezi. Organ nakli. Nakil ilaçları bağışıklığı azaltır ve enfeksiyon ve bronşektazi riskini artırabilir. Alerjik bronkopulmoner aspergilloz (ABPA), bir mantar türüne karşı alerji. Radyasyondan kaynaklanan fibrozis (veya skar dokusu). Alfa-1 antitripsin eksikliği gibi nedenlerdir.” şeklinde konuştu. Kış aylarında risk artar! Bronşektazi hastalarının kış aylarında daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hastaları için kış ayları daha dikkatli olunması gereken aylardır. Bu aylarda enfeksiyon riski artar ve soğuk hava solunum yollarını daha fazla etkileyebilir. Kış aylarında grip, nezle gibi viral enfeksiyonlar yaygınlaşır. Bronşektazi hastalarının akciğerlerinde mukus birikimi olduğundan, bu enfeksiyonlar daha kolay gelişebilir ve hastalık ilerleyebilir. Enfeksiyonlar, hastalığın alevlenmesine neden olabilir ve akciğer fonksiyonlarını daha da zayıflatabilir. Soğuk hava solunum yollarını daraltarak bronşlarda spazmlara neden olabilir. Bu da nefes darlığını artırabilir ve hastalığın kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, soğuk havanın neden olduğu kuruluk, mukusun daha yapışkan hale gelmesine yol açabilir, bu da balgamın atılmasını zorlaştırır. Bronşektazi hastalarının bağışıklık sistemi genellikle daha hassastır. Kış aylarında bu sistemin enfeksiyonlara karşı direnci azalabilir. Kış aylarında daha fazla kapalı ortamlarda bulunmak, virüs ve bakterilere maruz kalma riskini artırır.” şeklinde konuştu. Bol sıvı tüketin, soğuk havadan korunun, solunum egzersizi yapın… Soğuk havalarda bronşektazi hastalarının alması gereken önlemleri sıralayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, sözlerine şöyle devam etti. Koruyucu tedbirler alın Öncelikle doğumdan itibaren aşılar düzenli ve zamanında yapılmalıdır. (Boğmaca, kızamık gibi önlenebilir hastalıklar için ). Erişkin yaşlarında ise pnömokok ve grip aşılarımızı düzenli yaptırmalıyız. Düzenli check-up yaptırmalıyız. Düzenli egzersiz yapmalıyız ve sağlıklı beslenmeliyiz. Sigara dumanı, buhar, duman ve gazlar gibi akciğerlerinize zarar verebilecek şeylerden uzak durmalıyız. Bulunduğunuz ortamı nemlendirin. Evde bir nemlendirici kullanarak hava kuruluğunu önleyebilirsiniz. Solunum egzersizleri yapın. Solunum fizyoterapisi, balgamın daha kolay atılmasını sağlar. Günlük nefes açıcı egzersizler yapılabilir. Bol sıvı tüketin. Mukusun incelmesine yardımcı olmak için bol miktarda su içmek önemlidir. Soğuktan korunun. Dışarı çıkarken atkı ve maske gibi koruyucu kıyafetler kullanın. Ani sıcaklık değişimlerinden kaçının. Düzenli kontrolleri ihmal etmeyin. Düzenli kontrolleri aksatmayın ve alevlenme belirtilerinde hemen sağlık uzmanına başvurun. Bronşektazi nasıl tedavi edilir? “Bronşektazi maalesef tamamen tedavi edilemez, ancak semptomları tedavi edebilirsiniz. Tedavide temel prensip bronşektazide oluşan sekresyonları yani mukusu temizleyerek enfeksiyonları tedavi etmektir. Hastalığın ciddiyetine bağlı olarak, medikal yani ilaç tedavisi veya akciğer refabilitasyonuna yönelik fizik tedavi önerebilir. Ayrıca sekresyonlarda kurtulmanıza yardımcı olan tıbbi cihazlar da kullanılır. Bronşektazi altta yatan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, bu durumu tedavi etmek semptomların düzelmesine yardımcı olabilir. Lokal yani yaygın olmayan bir bronşektazi alanı varsa cerrahi kesin çözümdür. Özellikle minimal invazif cerrahi (VATS veya Robotik cerrahi) hastalara uygulamaktayız.”

17 Ekim 2024 Perşembe

Lipödem nedir? Tedavisi var mı? Lipödem için önlem almak mümkün mü?

Hayati bir tehdit oluşturmuyor ancak görüntüsü itibari ile hastaları estetik olarak son derece rahatsız ediyor. Özellikle kadınlarda ergenlik, hamilelik veya menopozda alevleniyor. Vücuttaki yağ dokusunun anormal şekilde birikmesiyle oluşan kronik bir rahatsızlık olan lipödem, tedavi edilmezse ileri yaşlarda yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Lipödemle alakalı en çok sorulan soruların cevaplarını Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Uğur Cangel yanıtladı.
Lipödemin hem kadınlarda hem erkeklerde görülebildiğini ancak kadınlarda oranın çok daha yüksek olduğunu belirten Dr. Uğur Cangel, “Lipödem, genellikle kadınları etkileyen ve vücuttaki yağ dokusunun anormal bir şekilde birikmesiyle karakterize olan kronik bir rahatsızlıktır. Özellikle bacaklar, kalçalar ve bazen kollar gibi alt ekstremitelerde simetrik yağlanma olur, ancak ayaklar genellikle etkilenmez. Bu durum genellikle ergenlik, hamilelik veya menopoz gibi hormonal değişiklikler sırasında ortaya çıkar veya kötüleşir.” dedi. İki bacakta şişlik, ağrı ve morarma oluşur. Lipödemde meydana gelen belirtileri sıralayan Dr. Uğur Cangel, “Belirtileri birkaç başlık altında inceleyebiliriz. Simetrik yağ birikimi dediğimiz durumda, genellikle her iki bacakta eşit yağ birikimi görülür. Ayrıca etkilenen bölgelerde ağrı, hassasiyet ve basınca duyarlılık oluşabilir. Ödem yine belirgin belirtiler atasında yer almaktadır. Ayakta uzun süre kalındığında şişlik artabilir, ancak bu genellikle gece boyunca azalır. Aynı zamanda kolay morarma da lipödemin belirtilerinden biridir. Cilt altındaki dokularda artan damar kırılganlığı nedeniyle kolayca morarma görülebilir. Lipödemin bir diğer belirtisi de cilt değişiklikleridir. Cilt dokusu normalden daha yumuşak olabilir ve portakal kabuğu görünümü olabilir.” şeklinde konuştu. Lipödem ile obezite arasındaki fark… Lipödemin tanı yöntemlerine, alınabilecek önlemlere ve uygulanan güncel tedavilere yönelik bilgi veren Dr. Uğur Cangel sözlerine şöyle devam etti. Lipödemin tanısı, genellikle hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve fiziksel muayene ile konulur. Ultrasonografi gibi görüntüleme teknikleri, lipödemi diğer rahatsızlıklardan ayırmaya yardımcı olabilir. Lipid testleri ve biyopsi gibi ek testler de nadiren kullanılabilir. Aile öyküsü varsa, diğer bireylerde de görülebilir. Lipödemin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlığın önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ailede lipödem öyküsü olan bireylerde bu rahatsızlığın ortaya çıkma riski daha yüksek olabilir. Diğer hastalıklardan ayıran özellikleri nelerdir? Obezite: Lipödemde yağ dağılımı asimetrik değildir, bacaklar orantısız şekilde daha kalın olabilir. Obezitede ise genel bir kilo artışı ve yağ birikimi söz konusudur. Lenfödem: Lipödemde şişlik ayakları genellikle etkilemez, ancak lenfödemde ayak ve parmaklar da etkilenebilir. İlerleyen yaşlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Lipödem yaşamı tehdit eden bir durum olmasa da, ilerlediğinde yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir ve hareket kısıtlılığına, depresyona ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Tedavi Edilmezse Ne Olur? Tedavi edilmezse lipödem ilerleyebilir, lenfödem gelişme riski artar, hareket kabiliyeti azalabilir ve ağrılar daha da kötüleşebilir. Bu durum ayrıca psikolojik stres ve özgüven kaybına yol açabilir. Önlem Almak Mümkün mü? Kesin bir önleme yöntemi olmasa da, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzı ile semptomlar hafifletilebilir. Lipödemin erken dönemde tanınması, ilerlemesini yavaşlatabilir. Lipödemin Tedavisi Lipödemin yönetimi ve tedavisi kişiye özel olarak planlanmalıdır ve uzman bir sağlık profesyonelinin rehberliğinde olmalıdır. Lipödemde kişiye özel birkaç farklı tedavi yöntemi uygulanabilmektedir. Bunlardan bir tanesi kompresyon giysileridir. Bu giysiler şişliği azaltmaya yardımcı olur. Bir diğer tedavi yöntemi de manuel lenf drenajı yöntemidir. Bu yöntem lenf akışını artırarak ödemi azaltır. Liposuction da plastik cerrahlar tarafından uygulanabilen bir diğer tedavi yöntemidir. Bu yöntem ile yağ birikimini azaltmak amaçlanır. Ayrıca fiziksel terapi ve egzersiz de hareket kabiliyetini korumaya ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.